19 Ağustos 2012 Pazar

odada ağır bi uyku kokusu ve hüzün sinmiş duvarlara
içimde de garip ve gereksiz saçma bir his var.
boş boş uzanıyorum.. odam dağınık her zamanki gibi
loş ve sessiz..
cirit atıyor mutsuzluk omuzlarımın üstünde
yüzümü yastığa gömmüşüm, düşünüyorum..
unutmuştum dar bi sokakta kaybolduğum gün bu saçmalık her neyse onu.
biraz korkmuştum hava kararmaya yüz tutmuştu ve ben bu sokağı tanımıyordum.
penceler buğulu, evler yarı uykuludu. Sisliydi insanların bakışları, hızlı adımlarla yürüyordum
yabancı gölgeler peşim sıra ...
ıslaktı adımlarım, yeni dinmiş gökyüzü..
cılız da bir soğuk vardı bedenimi okşayan
duyduğum sarah jaffe haykırışları da telaş katmıyordu değil var oluşuma..
sonra bi sokak daha, sokak daha ve bir daha derken duyduğum çoşkun bir tren sesi tam solumdan
unutmuşum gibi sessizliği...
ona doğru koşarken bi gülümseme yerleşmiş dudak kenarlarıma,
ıslak rayların ışıltılı gözlerini yüzümde fark edince..
mutluluk bu yaa unutmuştum bir kaç dakikalığına..
korkuyla umutsuzluğun büyük değişimi.
peki ya şimdi.
uzatsam elimi yatağımın altına korkar mıyım yine..?
kapatsam ışıkları? kitlemesem kapıları..?
yo hayır..
şimdi.
yüzümü yastığa gömmüşüm düşünüyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder